“DEMOKRASİ CÜMLESİ”Nİ KURARKEN…
“Demokrasi Cümlesi’ni kuran dört ana eylem vardır:” diyor
Kanadalı yazar ve mütefekkir John Ralston Saul, “Biiir: muhtemel
sonuçları gözönünde bulundurarak bir değerlendirmede bulunmak (ya da: tedebbür);
ikiii: sebeblerden yola çıkarak derin
derin düşünmek (ya da: tefekkür); üüüç: kuşkuyla yaklaşmak (ya da: herşeyi olduğu, daha doğrusu
gösterildiği/sunulduğu gibi kabûl etmemek); dööört: bu verilerden yola çıkarak müzâkere etmek/tartışmak.”
Sonra devam ediyor: “Burada kuşkuyla
yaklaşmak konusu üç basamaktan/aşamadan meydana gelmelidir: sorgulamak, üzerinde kafa yormak ve dikkatle
tartmak. Demokrasinin bir numaralı göstergesi olan seçimi gerçekleştiren seçmenin oyu
ise Demokrasi Cümlesi’nin sonuna
konan noktalama işâretidir.”
Ama bu noktalama işâretinin ne
olduğunu ya da olması gerektiğini bize bırakıyor: nokta (.) mı; virgül (,) mü;
noktalı virgül (;) mü; iki nokta
üstüste (:) mi; ünlem (!) mi yoksaaa… soru işâreti (?) mi?
Oylamanın/seçimin neticesinde
demokrasi cümlesinin sonuna hangi noktalama işâretinin yerleştiğini doğru
yorumlayabilmek, oy talebinde bulunan siyâsetçileri bekleyen en zorlu görevdir
– bunda hiç kuşku yok! Zira bu noktalama işâretinin ne olduğunu gör(e)meyen
siyâsetçi, seçimi kazanmış olsa da, önünde ya da sonunda başarısızlığa mahkûm
olacaktır!
Bu dört ana eylem seçmen tarafından
şuurla ve azâmî titizlikle gerçekleştirilmezse eğer, Demokrasi Cümlesi bir
türlü doğru dürüst kurulamayacak, en hafifinden ya düşük olacak, ya da en
ağırından vahim bir mânâ sapmasına uğrayıp, korkunç yanlış anlaşılmalara ve
yorumlara yol açacaktır!
Seçimlerin, dolayısıyla da
demokrasinin en önemli ve de öncelikli hedefi, bir toplumda yolunda gitmeyen, o
toplumu meydana getiren fertleri mutsuz, rahatsız, huzursuz eden birşeyler
varsa, onları değiştirmeye ve düzeltmeye aday olanlara bunu yapabilme fırsat ve
imkânını vermektir.
İyi, güzel!
Ancak Âlemlerin Rabbi Allah, celle
şânuhu, mubârek Kur’ân’da -tâbir câisze-, “Toplumsal Değişimin Temel İlkesi ve Dinamiği”nin
aslında ne olduğunu şu hükümle
bildirmektedir:
Bismillâhirrahmânirrahîm… (…) Şu kesin bir gerçek ki, Allah bir
kavmin - yani, toplumun ve/ya da
topluluğun durumunu (o toplumu meydana getiren bireyler)
nefslerindekini - yani, iç ya da mânevî dünyalarında taşıdıklarını değiştirmeden
değiştirmez! (…) (13 Ra’d 11)
Oy vermeden önce, oy vermeye giderken ama en önemlisi oy verdikten sonra bu İlâhî
İlke’yi gözönüne alıp, iyice özümseyip, hükmüne uyma kesin kararlılığı içinde
olmazsak, yaptığımız seçimin beklediğimiz hiçbir sonucu getir(e)meyeceğini iyi
bilelim!
Demokrasi Cümlesi’ni
kurarken de, noktalarken de aslolan budur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.