31 Ocak 2015 Cumartesi

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ...


T.C. VATANDAŞI MÛSEVÎLERİ 
İSRAİL DEVLETİNE KARŞI AÇIK VE SOMUT TEPKİ GÖSTERME 
DAVETİNDE BULUNAN MÜ’MİN/MÜ’MİNE MÜSLÜMANLARI ANTİSEMİTİZM=YAHÛDÎ DÜŞMANLIĞI YAPMAKLA SUÇLAMA FURYASI BÂBINDA...

İsrail devletinin Gazze’de giriştiği “Müslüman Soykırımı Harekâtı”na karşı, özellikle ve öncelikle Mü’min/Mü’mine Müslümanlar tarafından gösterilen haklı tepkileri “ANTİ SEMİTİZM=YAHÛDÎ DÜŞMANLIĞI YAPMAK”la yaftalama, dahası suçlama furyası başladı bazı köşe yazarları arasında!
Hatırlatıyoruz onlara:
Mü’min/Mü’mine Müslümanların hayat rehberi mubârek Kur’ân’dır.
Mü’min/Mü’mine Müslümanlar, mubârek Kur’ân’ın son peygamber Hz. Muhammed Mustafâ efendimize (s.a.v.) Âlemlerin Rabbi Yüce Allah, azze ve celle, tarafından vahiy yoluyla bildirildiği günden beri günümüze ve kıyâmete kadar bozulmadan kalan/kalacak ve de kendini Mü’min/Mü’mine Müslüman olarak tanımlayan herkes için tartışmasız/şekksiz-şübhesiz geçerli olan kurallar, ölçüler, emirler, yasaklar, ilkeler ve hükümler ihtivâ ettiğine îmân ederler.
Mubârek Kur’ân, Mü’min/Mü’mine Müslümanların bilumum gayr-i müslîmler ve bu bağlamda elbette ki Yahûdîlerle de olan ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini açık ve kesin ifâdelerle belirler.
Her Mü’min/Mü’mine Müslüman bilumum gayr-i müslîmler ve bu bağlamda elbette ki Yahûdîlerle de olan ilişkilerini mubârek Kur’ân’ın bu konudaki emir, hüküm, ölçü, kural ve ikazları doğrultusunda düzenler/düzenlemek zorundadır.
Mubârek Kur’ân’ın Mü’min/Mü’mine Müslümanların bilumum gayr-i müslîmler ve bu bağlamda Yahûdîlerle olan ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini açık ve kesin ifâdelerle belirleyen emir, hüküm, ölçü, kural ve ikazlarını dikkate almayan, bir başka deyişle onları önemsemeyen, dahası, onlara muhalefet eden her Müslüman küfre girmiş olur - derhal tevbe edip kendini düzeltmesi gerekir. Aksi hâlde, yani küfrünü inatla ve ısrarla sürdürürse, dinden çıkar.
İsrail devletinin Gazze’de Müslümanlara karşı giriştiği “Sistematik Soykırım” hareketi karşısında insanî, vicdânî ve akl-ı selîmin hâkim olduğu açık ve kesin bir tavır sergilemek, bu tavrın en somut göstergesi olarak da aralarında para toplayıp Gazze’li Müslüman mazlûmlara hayâtî âcil yardım malzemeleriyle dolu bir TIR’ı “T.C. Vatandaşı Mûsevîlerden Gazze’li Mağdûr ve Mazlûmlara” pankartıyla donatarak göndermeleri için Mûsevî vatandaşlarımıza, mubârek Kur’ân’da emrolunduğumuz gibi “kavli leyyin” yani “yumuşak söz” ile yaptığımız
açık daveti “Antisemitizm=Yahûdî Düşmanlığı” ya da T.C. vatandaşları arasında “ayırımcılık” yapmak şeklinde ağır bir suçlamayla karalamaya kalkanlara sesleniyoruz:
1. Mubârek Kur’ân’da yer alan, sözgelimi,: Bismillâhirrahmânirrahîm... İman edenlere düşmanlıkta insanların en şiddetlisi olarak Yahûdîleri ve şirk koşanları bulursun (Mâide Sûresi 82. âyet-i kerîme) ve Bismillâhirrahmânirrahîm... Ey İman edenler! Yahûdî ve Hıristiyanları velî/yakın dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin velîleridir. Sizden kim onları velî kabul ederse o da onlardandır. Allah, zâlim topluma hidâyet vermez. (Mâide Sûresi 51. âyet-i kerîme) ikaz ve emirlerinden dolayı mubârek Kur’ân’ı, dolayısıyla orada konuşan O, celle celâluhu, olduğuna göre, Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ı da, azze ve celle, “ayırımcılık”, dahası “Antisemitizm= Yahûdî Düşmanlığı” yapmak ve bütün Mü’min/Mü’mine Müslümanları buna teşvîk etmekle de -hâşâ!- suçlayacak/suçlayabilecek misiniz?
2. Laik bir devlet olduğu, yani vatandaşlarının dînî inanışları karşısında tam bir tarafsızlık sergilemeyi taahhüt ettiği hâlde, gerekli tüm donanıma sahip olsalar da, Mûsevî vatandaşlarının hiçbirinin devlet kademelerinde resmî görev almasına asla imkân/izin vermeyen, sözgelimi polis, emniyet müdürü, hâkim, savcı, cumhuriyet savcısı, yargıtay üyesi, danıştay üyesi, kaymakam, vali olmalarını engelleyen T.C. devletini de, açık bir şekilde “ayırımcılık”, dahası “Antisemitizm= Yahûdî Düşmanlığı” yapmakla suçlayacak/suçlayabilecek misiniz?
3. Laik bir devletin ordusu olduğu hâlde, gerekli tüm donanıma sahip olsalar da, Mûsevî vatandaşlarının hiçbirinin bünyesinde muvazzaf subay olarak görev almasına, sözgelimi generalliğe kadar yükselip kuvvet komutanı olmasına asla imkân/izin vermeyen Türk Silâhlı Kuvvetlerini de aynı şekilde, açıkça “ayırımcılık”, dahası “Antisemitizm= Yahûdî Düşmanlığı” yapmakla suçlayacak/suçlayabilecek misiniz?

“Sözünün eri”, “medenî cesaret”, “tutarlılık” ve “ciddîyet” sahibi olmak bunu gerektirmez mi?

Hodri meydân!

KAVLİ LEYYİN HAREKETİ olarak Mûsevî vatandaşlarımıza bulunduğumuz açık dâvete icâbet etmeleri hâlinde:
1. Gazze’nin Rafah sınır kapısına Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Mûsevîlerin finanse ettikleri bir yardım malzemeleri TIR’ının ulaşmasının uluslararası seviyede ses getireceğini;
2. İsrail devletinin herkese ve herşeye rağmen ısrarla ve inatla sürdürmekte olduğu vahşete karşı verilen tepkilere yeni bir soluk, güçlü bir ivme kazandıracağını;
3. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Mûsevîleri İsrail devletinin zulmünü zımnen destekliyor olma töhmeti altında kalmaktan kurtaracağını;
4. Mü’min/Mü’mine Müslüman vatandaşlarımız ile Mûsevî vatandaşlarımız arasında pek zayıf olan “vatandaşlık bağları”nı güçlendirmeye hizmet edeceğini; 
5. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Mûsevîlere hem ülkemizde hem de dünyadaki bütün akl-ı selîm ve temiz vicdân sahipleri nezdinde sağlam bir itibâr kazandıracağını görmeyi tercîh etmeyişiniz nedendir acaba?

Sizi bu konular üzerinde büyük bir ciddîyet ve hakîkî bir samîmîyet içinde düşünmeye, sonra da açık tavrınızı belirlemeye “kavli leyyin” ile dâvet etmeyi borç biliyoruz!

Selâm ve duâ ile...

KAVLİ LEYYİN HAREKETİ






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İzleyiciler