Harfine-Satırına Dokunmadan 50 Kısım Tekmili Birden
1. İlgâ edilmeseydi hilâfet makamı, Mısır'da, Suriye'de, Irak'ta, Doğu Türkistan'da bu zulüm yaşanabilir miydi?
2. SIKAR mıydı bir Muslimânın canına kasdetmek!!! Biri dokunsun da bir Yahûdî'nin kılına, bak neler oluyor!
3. Babanın malı değil ki HİLÂFET MAKÂMI, canın isteyince, öyle uygun görünce şak diye ilgâ edesin hempâlarının desteğiyle!!!
4. Yetki aldın mı Muslimanlardan?
5. "Bu kurumun artık hiçbir işe yaramadığını düşünüyor ve onu artık kaldırmayı düşünüyoruz! Ne dersiniz?" diye istişâre ettin mi Muslimanlarla?
6. Ortaya bir gereçekler silsilesi koyup, kendince de olsa, ilgâ etme yetkisi istedin mi Ümmet-i Muhammed'den?
7. Bütün yetki ve imkânlar elindeyken, çok mu zor hattâ imkânsız mıydı, ıslâh etmek bu son derece önemli makâmın işleyişini?
8. İstişâre edecek ulemâ mı yoktu?
9. Şeklî bir "meclis oylaması" yeterli midir böyle bir makâmın âkıbetini tâyin etmek için?
10. Sonra kıvır da kıvır "Hilâfet, hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan, makâm-ı hilâfet mülgadır!" diye!
11. Kim görüyor bugün TBMM'yi, T.C. hükümetlerini, "cumhuriyet"i hilâfet makâmının devâmı olarak, aynı yetkide, İslâm âleminde?
12. Hilâfetin "hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğu" bir İslâm ülkesine benziyor mu ülkemiz?
13. "Hilâfet, hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğuna" göre, halîfe "Cumhurbaşkanı" ya da "Başbakan" mı oluyor?
14. "Cumhurbaşkanı" ya da "Başbakan"da hilâfet makâmını deruhte edebilecek evsaf aranıp, şart koşuldu mu hiç?
15. Bu ne menem bir "mündemiç hilâfet"tir ki, hiçbir yetkisi ve gücü yoktur!
16. Dâvet edebiliyor mu bir "Birleşik İslâm Silâhlı Kuvvetleri" kurmaya? Böylece askerî güçler dengesi içinde önemli bir ağırlık kazanmaya?
17. BM Barış Gücü, NATO Güçleri gibi ne idüğü belirsiz karikatürlerin şaklabanlıkları karşısında, onları hizaya getirebilecek bir güç var mı?
18. Suud hânedânına ve onların etrâfında kümelenmiş münâfık bedevîlere haddini bildirebiliyor mu bu "mündemiç hilâfet"?
19. EŞŞEK MİYİZ BİZ ULAN!
20. KİMİ KANDIRIYORSUNUZ, HİÇ UTANMADAN SIKILMADAN?
21. HARB YORGUNU VE DE YOKSULU, PESTİLİ ÇIKMIŞ/ÇIKARTILMIŞ BİR TOPLUMUN ENSESİNDE BOZA PİŞİRMEK KOLAY!
22. KAFANA GÖRE TAKILIP, GÖNLÜNCE AT KOŞTURMAK, ASMAK-KESMEK, ATMAK-TUTMAK KOLAY!
23. MENFAATPEREST ŞAKLABANLARI ARKANA ALIP, SUSTALI MAYMUN GİBİ OYNATIP AHKÂM KESMEK KOLAY!
24. İHYÂ EDİLSEYDİ HİLÂFET MAKÂMI, BOZULMUŞ, ÇÜRÜMÜŞ TARAFLARI VARSA DÜZELTİLSEYDİ MUBÂREK KUR'ÂN DOĞRULTUSUNDA...
25. ... KURULABİLİR MİYDİ, ÜSTELİK DE DEVLET ELİYLE, MUSLİMAN VERGİSİYLE HARAM ÜRETEN TESİSLER?
26. HALK DEVLET ELİYLE HARÂMA TEŞVİK EDİLEBİLİR MİYDİ? MEŞRÛ KILINABİLİR MİYDİ ALLAH'IN, CELLE ŞÂNUHU, HARÂM KILDIĞI?
27. SULTAN II.ABDULHAMÎD GİBİ DEV BİR DEVLET ADAMININ, EN ZOR ŞARTLAR ALTINDA BAŞLATIP, ISRARLA SÜRDÜRDÜĞÜ "İTTİHÂD-I İSLÂM" HAMLELERİ, NE OLDU?
28. BU DEV STRATEJİ DEVAM ETTİRİLİP, GÜÇLENDİRİLEMEZ MİYDİ? ETTİRİLMİŞ OLSAYDI BUGÜN BU ZULÜM YAŞANABİLİR MİYDİ?
29. ELİ-KOLU BAĞLI ÇÂRESİZ OLUR MUYDU İSLÂM ÂLEMİ? KÂFİRLERDEN HİMMET UMACAK KADAR ZELÎL HÂLE DÜŞER MİYDİ?
30. SIKAR MIYDI O ZAMAN KÂFİRLER VE FİRAVNLAR UMURSAMAZ BİR TAVIR SERGİLESİN?
31. SIKIYSA KALDIR BAKALIM BİR TAYYÂRE FİLOSU MISIR'DAKİ, SURİYE'DEKİ FİRAVUNLARIN ÜZERİNE! SIKIYSA HAREKETE GEÇİR DONANMANI!
32. ZAMAN DA YAYGARA KOPARTIRLARDI KÂFİRLER, FİRAVUN HEMPÂLARI AMA VERECEK KESİN VE AÇIK BİR CEVÂBIMIZ OLURDU:
33. "MUSLİMANLARIN CAN VE MAL EMNİYETİNİ KORUMAK HİLÂFET MAKÂMININ ASLÎ GÖREV VE SORUMLULUKLARINDANDIR! SİZE NE OLUYOR?"
34. HİLÂFET MAKÂMINI İLGA ETMEKLE İŞ, YANİ BU BAĞLAMDA "SIKINTI" BİTMİYOR Kİ, BAŞLIYOR!
35. İYİ-KÖTÜ BİR SÂHİBİ VARDI BU MAKÂMIN; ŞEKLEN DE OLSA!
36. ŞİMDİ, "İLGÂ EDİLDİKTEN" SONRA, KİM ÜSTLENECEK BU MAKÂMI?
37. HİLÂFET MAKÂMININ SORUMLULUĞUNU TAŞIYABİLECEK TECRÜBE VE BİLGİ BİRİKİMİNE, GÜÇ VE PRESTİJE SAHİP BİR İSLÂM ÜLKESİ VAR MI?
38. VARSA, SÖYLEYİN, HANGİSİ?
39. ALLAH, CELLE ŞÂNUHU, MUHÂFAZA BUYURSUN, KORKUNÇ BİR FİTNE ÇIKAR İSLÂM ÂLEMİNDE "HAYDİ HİLÂFET MAKÂMINI YENİDEN İHYÂ EDELİM!" DENSE!
40. BİRBİRİNE GİRER ORTALIK! MENFAATPEREST MÜNÂFIK GÜRÛHUNUN NELER YAPABİLECEKLERİNİ BİR DÜŞÜNÜN!!!
41. SAVAŞ ÇIKAR HİLÂFET MAKÂMINA TÂLİB OLANLAR ARASINDA! OLUK GİBİ MUSLİMAN KANI AKAR/AKITILIR MÜNÂFIK ELİYLE!
42. KÂFİRLER DE SEYREDERLER BU FÂCİÂYI OTURDUKLARI YERDEN KEYİFLE!
43. "BEN YAPTIM OLDU!" KAFASININ, İSLÂMÎ ÖLÇÜLER BAĞLAMINDA UFUKSUZLUĞUN, BASÎRETSİZLİĞİN,CÂHİLİYE CEHÂLETİNİN DOĞURDUĞU VAHİM SONUÇ BUDUR!
44. ASLA HAFİFSENEMEZ VE AFFEDİLEMEZ! ASLA HAFİFSENMEMELİ VE AFFEDİLMEMELİDİR!
45. BU BÖYLE BİLİNE!
46. KÜRT HALKINA KARŞI UYGULANMIŞ OLAN ZULMÜN MİMÂRI, AZGIN BİR IRKÇI OLAN ADÂLET BAKANI MAHMUT ESAT BOZKURT'TUR!
47. BUGÜN HÂLÂ ADINA ÖDÜL VERİLMEKTE, BİRİLERİ DE BU ÖDÜLÜ HİÇ UTANMADAN SIKILMADAN ALABİLMEKTEDİR!
48. BU AZGIN IRKÇIYI SUSTURAMADILAR MI? HADDİNİ BİLDİREMEDİLER Mİ? AZGINLIĞININ UZUN VÂDEDE YOL AÇACAĞI KORKUNÇ SONUCU GÖREMEDİLER Mİ?
49. YOKSA ONAYLAYIP BENİMSEDİLER Mİ SAPKIN IRKÇI YAKLAŞIMLARINI?
50. Daldan dala atlamak değil yaptığım; "KEYFÎ YÖNETİM"in yol açtığı basîretsizliğin korkunç sonuçlarının kapsamını göstermek!
VE’S-SELÂM!
* * *
[Murat Bardakçı beyefendinin "Son Halife’yi sefalete düşmekten bir Hind hükümdarı kurtarmıştı"
adlı yazısından alıntı - HABERTURK GAZETESİ 25 Ağustos 2013 Pazar]
(...)
İşte, İslâm dünyasının
sefalete düşmekten Hindistan'da hüküm süren Haydarabad hükümdarı Osman Han'ın sayesinde
kurtulan son halifesi Abdülmecid Efendi'nin bazı özel yazışmaları ve hilâfet konusundaki Ankara'yı "lâdinî" olmakla suçlayan bildirileri...
(...)
Son Halife, sürgün
sonrasındaki ilk siyasi temaslarını Türkiye'den sınırdışı edilmesinden sonra
gittiği İsviçre'nin Territet
kasabasında yapmış, Ankara'yı suçlayan bir bildiri yayınlamış, bir
"Hilâfet Kongresi" toplanmasını istemiş ve
bildirileri ile hilâfet konusundaki diğer yazışmalarını "Yeşil Kitap"
adını verdiği bir risalede yayınlamıştı.
'LADİNÎ' CUMHURİYETİ
Abdülmecid Efendi'nin
bugün temin edilmesi son derece zor olan risalesinde beş adet belge vardı: Ankara Meclisi
tarafından halife seçilmesinden hemen sonra, 20 Kasım 1922 günü İslâm âlemine hitaben yayınladığı
beyanname, hilâfetin kaldırılacağı hakkında söylentiler çıkması üzerine Meclis Başkanlığı'na
gönderdiği 1 Mart 1924 tarihli telgraf, sürgüne gönderilmesinden sonra
Territet'de 1924'ün 11 Mart günü
neşrettiği bir diğer beyanname, yine Territet'den Ankara'ya, Meclis
Başkanlığı'na yazdığı bir mektup ve
göndermeyi Lozan Anlaşması'nın imzalanmasından sonraya bıraktığı "itiraznâme".
HİLAFET BİLDİRİSİ
Burada, bu belgelerden
birinin günümüz Türkçesi'ne nakledilmiş şeklini veriyorum:
Abdülmecid Efendi, sürgüne gönderilişinden tam bir hafta sonra, 11 Mart 1924'te İsviçre'de yayınladığı ve "Allah'ın Resûlü'nün Halifesi Abdülâziz Han oğlu Abdülmecid" diye imzaladığı bir bildiri ile İslâm dünyasının ileri gelenlerini hilâfet konferansına çağırıyor ve Türkiye'nin artık "lâdinî" olduğunu ilân ediyor...
Abdülmecid Efendi, sürgüne gönderilişinden tam bir hafta sonra, 11 Mart 1924'te İsviçre'de yayınladığı ve "Allah'ın Resûlü'nün Halifesi Abdülâziz Han oğlu Abdülmecid" diye imzaladığı bir bildiri ile İslâm dünyasının ileri gelenlerini hilâfet konferansına çağırıyor ve Türkiye'nin artık "lâdinî" olduğunu ilân ediyor...
İşte, Halife'nin büyük ümitlerle kaleme aldığı ama hiçbir netice getirmeyen bildirisi:
"Kutsal hilâfet
müessesesini kaldırmış olmak iddiasında bulunan lâdinî Türk Cumhuriyeti'nin
kararıyla azîz vatanımdan
sürüldüm. İslâm âlemine, bu gurbet diyarında bu beyannamemle selâmlarımı gönderiyor ve hitâb
ediyorum.
Türkiye Millet
Meclisi'nin üyelerinin çoğunluğunun oyları ile alınmış olan ve kutsal hilâfet
makamının aleyhinde bulunan bu
dindışı karar, İslâm âleminin yüksek menfaatlerinin de aleyhindedir; üstelik bu Meclis'i seçmiş olan
kahraman Türk Milleti'nin arzusuna da muhaliftir. İslâm şeriatını inkâr eden bu kararı tamamen reddedip
yok saydığımı İslâm âlemine bildirmek, benim için katî ve gerekli bir vazife olmaktadır.
'RUHUM İFTİHAR EDİYOR'
İslâm âlemi, bundan
birkaç sene önce hilâfet makamına seçilmemi bana bey'at ederek kabul ettiğini göstermişti. Lâdinî
Türk Cumhuriyeti milletin gerçek hâkimiyetine tecavüz ederek itiraz hakkını ve müdahalede bulunmayı
önlediği için bundan böyle bu hayatî mes'ele hakkında karar vermek görevi, artık sadece İslâm
dünyasına düşmektedir.
Müslümanların,
içerisinde bulunduğumuz durumun gerektirdiği kararları beraberce alabilmeleri
için uygun bir zamanda ve
münasip bir yerde büyük dinimiz için bir toplantıda biraraya gelmeleri gerekmektedir.
İslâm dünyasının en yetkili isimleri ile reislerini, bu mübarek dâvâ uğrunda
çalışmaya, gayrete ve tekliflerini
bana göndermeye davet ediyorum.
İslâm dünyasında bugün
mevcut olan birlik, ruhumun bir iftihar vesîlesidir. Bana karşı gösterilen sevgiye ve bağlılığa
dayanarak, inayeti sonsuz olan Allah'a mukaddes dinimizi bu meselede muvaffak etmesi için yakarıyorum".
(...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.