MERHÛM ÜSTÂD MUHAMMED ESED’İN
“MEKKE’YE GİDEN
YOL” ADLI HÂTIRÂTININ
HENÜZ HİÇBİR YERDE YAYIMLANMAMIŞ OLAN İKİNCİ CİLDİNDEN
1953 ANKARA İZLENİMLERİ!
(Kısmî Alıntı)
(...)
Kemal Atatürk’ün ölümünün üzerinden on beş
yılı aşkın zaman geçmiş olmasına rağmen, gölgesi hala yoğun bir şekilde
Türkiye’nin üzerindeydi. Ankara'da kalışımın daha ilk günü, bu gölgenin ne
denli yoğun bir biçimde etkili olduğunu net bir şekilde anladım. Şu an sivil
bir hükümet olduğu doğru; fakat esas iktidar, kendilerini Atatürk "reform"larının
tek yasal varisi olarak nitelendiren generallerin elinde!
Onların Türkiye’nin İslâmî geçmişini
hatırlatan herhangi bir şeye karşı olan hoşnutsuzlukları, halkın kılık
kıyafetindeki belirsizlikte kendini ortaya koymakta. Erkeklerin fes veya kalpak
giymeleri hâlâ yasak. Kadınlara gelince; onlar da sevseler de, sevmeseler de,
ister genç ister yaşlı “medenî” olduğu
düşünülen elbiseleri giymeye mecbur
tutuluyor! Netice itibariyle kadın ve erkek, her ikisi de, herhangi bir Batı
Avrupa şehrinin proleter banliyölerindeki işsiz kalabalıklardan başka bir şeye
benzemiyordu. Onları gören biri kesinlikle bu tarz elbiseleri giymeye mecbur
tutulduklarını hissedebilirdi. Onların devlet tarafından bu mecburi
tutuluşunun, onları geçmişlerinden koparmak ve birer “Avrupalı”ya dönüştürmekten başka bir
nedeni yoktu. Etkileri kadar yıkıcı olan
acınası bir girişim de Arap harflerini tüm okul ve kurumlardan kaldırmak ve
yerine Latin alfabesini getirmekti. Bu yıkıcı bir girişimdi çünkü Türklerin tüm
geçmiş bilgi kaynaklarıyla ilişkisini ve dolayısıyla onların kültürel
kökleriyle bağını kesen bir kalem darbesiydi!
Atatürk –“Türklerin Atası”- her ne kadar
ister kasıtlı, ister istemeden de yapmış olsa Türkleri; yani kendi insanını
kültürel olarak yarı-melez ("cultural bastards") bir nesle dönüştürdü. Ne tam olarak Batılı, ne de
tam olarak Doğulu… kimliği belirsiz bir nesle...
Ama her ne kadar
Ankara’ya varışımın ertesi günü fark etsem de, Kemal Atatürk’ün çabaları tam
olarak başarıya ulaşmamıştı ve en iç kesimdeki Türk insanı her zaman olduğu
gibi sağlam Müslümanlıklarından vazgeçmemişlerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.