19 Ağustos 2013 Pazartesi

MERHÛM ÜSTÂD MUHAMMED ESED’İN 
MEKKE’YE GİDEN YOL” ADLI HÂTIRÂTININ 
HENÜZ HİÇBİR YERDE YAYIMLANMAMIŞ OLAN İKİNCİ CİLDİNDEN
 1953 ANKARA İZLENİMLERİ!
(Kısmî Alıntı)
(...)
Kemal Atatürk’ün ölümünün üzerinden on beş yılı aşkın zaman geçmiş olmasına rağmen, gölgesi hala yoğun bir şekilde Türkiye’nin üzerindeydi. Ankara'da kalışımın daha ilk günü, bu gölgenin ne denli yoğun bir biçimde etkili olduğunu net bir şekilde anladım. Şu an sivil bir hükümet olduğu doğru; fakat esas iktidar, kendilerini Atatürk "reform"larının tek yasal varisi olarak nitelendiren generallerin elinde!
Onların Türkiye’nin İslâmî geçmişini hatırlatan herhangi bir şeye karşı olan hoşnutsuzlukları, halkın kılık kıyafetindeki belirsizlikte kendini ortaya koymakta. Erkeklerin fes veya kalpak giymeleri hâlâ yasak. Kadınlara gelince; onlar da sevseler de, sevmeseler de, ister genç  ister yaşlı “medenî” olduğu düşünülen elbiseleri  giymeye mecbur tutuluyor! Netice itibariyle kadın ve erkek, her ikisi de, herhangi bir Batı Avrupa şehrinin proleter banliyölerindeki işsiz kalabalıklardan başka bir şeye benzemiyordu. Onları gören biri kesinlikle bu tarz elbiseleri giymeye mecbur tutulduklarını hissedebilirdi. Onların devlet tarafından bu mecburi tutuluşunun, onları geçmişlerinden koparmak ve birer  “Avrupalı”ya dönüştürmekten başka bir nedeni  yoktu. Etkileri kadar yıkıcı olan acınası bir girişim de Arap harflerini tüm okul ve kurumlardan kaldırmak ve yerine Latin alfabesini getirmekti. Bu yıkıcı bir girişimdi çünkü Türklerin tüm geçmiş bilgi kaynaklarıyla ilişkisini ve dolayısıyla onların kültürel kökleriyle bağını kesen bir kalem darbesiydi!
Atatürk –“Türklerin Atası”- her ne kadar ister kasıtlı, ister istemeden de yapmış olsa Türkleri; yani kendi insanını kültürel olarak yarı-melez ("cultural bastards") bir nesle dönüştürdü. Ne tam olarak Batılı, ne de tam olarak Doğulu… kimliği belirsiz bir nesle...
Ama her ne kadar Ankara’ya varışımın ertesi günü fark etsem de, Kemal Atatürk’ün çabaları tam olarak başarıya ulaşmamıştı ve en iç kesimdeki Türk insanı her zaman olduğu gibi sağlam Müslümanlıklarından vazgeçmemişlerdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İzleyiciler