VAHYİN 2. YILI
24 Rebiu'l-Âhir 1436 tarihli sohbette
ele alınan mubârek âyet-i kerîmeler
ele alınan mubârek âyet-i kerîmeler
وَاَمَّا مَنْ بَخِلَ وَاسْتَغْنٰى
92 el-Leyl 8 Ve ammâ kim cimrilik yaparsa ve kendi-kendine yeterli
olursa,
Ve
ammâ kim cimrilik yaparsa ve küstah bir kibirlilik
içinde kendi-kendine yeterli olursa,
وَكَذَّبَ بِالْحُسْنٰى
92 el-Leyl 9 ve ısrarla yalanlarsa o husnâyı;
ve
ısrarla yalanlarsa o husnâyı/mutluluk verdiği için
herkes tarafından arzulanıp beğenilen o güzellik dolu iyiliği;
فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْعُسْرٰى
92 el-Leyl 10 artık kolaylaştıracağız
ona, o zorluk için!
Ama kim cimrilik
yaparsa; ve küstah bir kibirlilik içinde, her yerde, her zaman ve her konuda
kendi-kendine yeterli olup, kendinden başka hiçbir gücün ve irâdenin
yardımına-desteğine ihtiyâcı olmadığını düşünür ve öyle davranırsa; ve ısrarla
yalanlarsa Hakk Dîn’in koyduğu ölçüler doğrultusunda mutluluk verdiği için
herkes tarafından arzulanıp beğenilen güzellikle bütünleşmiş iyiliği, artık ona,
bu tutum ve davranışıyla, başlıbaşına bir ebedî “zorluk ve sıkıntı” ortamı olan
Cehennem’e gitmeyi tercîh ettiği için, bu tercîhini destekleyerek, onu
Cehennem’e götürcek olan herşeyi
kolaylaştıracağız!
وَمَا يُغْنٖى عَنْهُ مَالُهُ اِذَا
تَرَدّٰى
92 el-Leyl 11 Ve/Andolsun ki, ihtiyaçdan âzâde kılmadı malı onu, tepetaklak
yuvarlanıp gittiği zaman!
Ve andolsun ki, kendi
irâdesiyle yaptığı tercih doğrultusunda Cehennem’e tepetaklak yuvarlanıp
gittiği zaman, dünyâ hayatında ona her yerde, her zaman ve her konuda,
kendinden başka hiçbir gücün ve irâdenin yardımına-desteğine ihtiyâcı
olmadığını düşündürtmüş ve bu doğrultuda küstahça bir kibir içinde olmasına yol
açmış olan, cimrilik içinde sarıldığı o malının-servetinin hiçbir faydası
olmadı ona!
اِنَّ عَلَيْنَا لَلْهُدٰى
92 el-Leyl 12 Şu kesin bir gerçek ki, Bizim üzerimizedir o hidâyet!
Şu
kesin bir gerçek ki, Bizim üzerimizedir o hidâyet/insanı yaradılış amacının nihâî hedefine götürecek ve ALLAH tarafından
belirlenmiş olan o dosdoğru yola ulaştırıp, o yolun üzerinde kalabilmesi için
gerekli ve kaçınılmaz olan o son derece nâzik, sevgi dolu bir İlâhî Rehberlik!
Şu kesin bir gerçek
ki, Âlemlerin Rabbi Rahmân ve Rahîm ALLAH olarak insanı yaradılış amacının
nihâî hedefine götürecek ve ALLAH tarafından belirlenmiş olan o dosdoğru yola
ulaştırıp, o yolun üzerinde kalabilmesi için gerekli ve kaçınılmaz olan o son
derece nâzik, sevgi dolu ilâhî rehberlikte bulunmak, Bizim Kendi üzerimize
aldığımız bir görevdir! Yani, Âlemlerin Rabbi Rahmân ve Rahîm ALLAH’tan başka
hiç kimse insanı yaradılış amacının nihâî hedefine götürecek ve ALLAH
tarafından belirlenmiş olan o dosdoğru yola ulaştırıp, o yolun üzerinde
kalabilmesi için gerekli ve kaçınılmaz olan o son derece nâzik, sevgi dolu
ilâhî rehberlikte bulunamaz!
وَاِنَّ لَنَا لَلْاٰخِرَةَ وَالْاُولٰى
92 el-Leyl 13 Ve/Andolsun, şu kesin bir gerçek ki, Bizimdir o
âhiret ve
o öncesi!
Ve/Andolsun,
şu kesin bir gerçek ki, Bizimdir o
âhiret/beşerî
ölümden sonraki ebedî hayat ve o öncesi/onun öncesindeki
dünyâ hayatı!
Ve andolsun, şu kesin
bir gerçek ki, hem beşerî
ölümden sonraki ebedî hayat, hem de onun öncesindeki dünyâ hayatı üzerindeki hâkimiyet Bizimdir!
فَاَنْذَرْتُكُمْ نَارًا تَلَظّٰى
92 el-Leyl 14 Artık, uyardım sizi alev saçan bir ateşe karşı.
Artık,
Hakk ve Hakîkat’e îmân edip o doğrultuda yaşamadığınız
sürece başınıza gelecek tehlikeyi haber vererek uyardım sizi alev saçan bir ateşe karşı.
لَا يَصْلٰیهَا اِلَّا الْاَشْقٰى
92 el-Leyl 15 Asla
yanışa katlanmak durumunda
bırakılmaz onda, illâ/ancak
o en bedbaht zavallı!
Artık,
sizi Hakk ve Hakîkat’e îmân edip o doğrultuda yaşamadığınız sürece başınıza
gelecek tehlikeyi haber vererek alev saçan bir ateşe karşı.uyardım! Ancak o
ateşte yalnızca Hakk ve Hakîkat’e îmân
edip o doğrultuda yaşamadığı sürece başına gelecek tehlikeyi haber veren İlâhî
Uyarı’yı hiçe sayığı, ciddîye almadığı için kendini bedbaht bir zavallı
durumuna düşürmüş olan kimseden başkası asla katlanmak zorunda kalmayacak!
اَلَّذٖى كَذَّبَ وَتَوَلّٰى
92 el-Leyl 16 O ki, yalanladı
ve yüz çevirerek uzak durdu!
O ki ısrarla yalanladı ve yüz çevirerek uzak durdu!
O kendini bedbaht bir zavallı durumuna düşürmüş olan kimse ki, vahyin
bildirdiği Hakk ve Hakîkat’i ısrarla yalanladı ve ona yüz çevirerek uzak durdu, onu umursamadı!
وَسَيُجَنَّبُهَا الْاَتْقٰى
92 el-Leyl 17 Ve/Andolsun ki, uzak tutulacak ALLAH karşısında bir
sorumluluk bilinci oluşturarak bu
sorumluluk bilincini taşımanın gereklerini büyük bir titizlikle yerine
getirmeye en çok azmeden!
Ve/Andolsun
ki, ateşten uzak tutulacak ALLAH’ın mubârek
Kur’ân’da bildirdiği bütün emir, kural, ölçü ve yasakların insanı, yaratılış
amacı doğrultusunda yaşamasına zarar verebilecek her türlü tehlikeden korumak
için koyduğunu idrâk edip ALLAH
karşısında bir sorumluluk bilinci oluşturarak O’nun bildirdiği
bütün emir, kural, ölçü ve yasaklara sadâkatle ve kesinlikle uyma gayreti
içinde bu sorumluluk bilincini
taşımanın gereklerini büyük bir titizlikle yerine getirmeye en çok azmeden!
Ve andolsun ki, ALLAH’ın mubârek Kur’ân’da bildirdiği bütün emir,
kural, ölçü ve yasakların insanı, yaratılış amacı doğrultusunda yaşamasına
zarar verebilecek her türlü tehlikeden korumak için koyduğunu idrâk edip ALLAH
karşısında bir sorumluluk bilinci oluşturarak O’nun bildirdiği bütün emir,
kural, ölçü ve yasaklara sadâkatle ve kesinlikle uyma gayreti içinde bu
sorumluluk bilincini taşımanın gereklerini büyük bir titizlikle yerine
getirmeye en çok azmeden kişi o alev saçan ateşten
uzak tutulacak!
اَلَّذٖى يُؤْتٖى مَالَهُ يَتَزَكّٰى
92 el-Leyl 18 O ki, verir malını, arındırır kendini!
O ki, verir malını/servet
kapsamına giren ne varsa onu, arındırır kendini!
وَمَا لِاَحَدٍ عِنْدَهُ مِنْ نِعْمَةٍ
تُجْزٰى
92 el-Leyl 19 Ve/Andolsun değildir
bu, biri için indinde onun elde ettiği bir ni’metin karşılığı!
Ve/Andolsun değildir bu, biri için indinde/yanında onun elde ettiği bir ni’metin değer bakımından yeterli
karşılığı!
اِلَّا ابْتِغَاءَ وَجْهِ رَبِّهِ
الْاَعْلٰى
92 el-Leyl 20 İllâ/ancak samîmî
bir ciddîyetle isteyerek sebatla arama gayreti içinde vechini yüce Rabbinin, O Yüceliği Herşeyin Üstünde Olan!
İllâ/ancak
vermesi hâlinde malını/servet kapsamına giren neyi varsa onu samîmî bir ciddîyetle isteyerek sebatla arama gayreti içinde vechini/bu bağlamda: “yüz”ün temsîl ettiği hoşnutluğunu Rabbinin, O Yüceliği Herşeyin Üstünde Olan, hâriç!
Kişinin servet kapsamına giren neyi
varsa onu verişi, birinin yanında
elde ettiği herhangi bir nîmetin değer bakımından yeterli bir bedeli, “diyeti”
olsun diye olmamalıdır! Kişi servet kapsamına giren neyi varsa onu yalnızca Yüceliği Herşeyin Üstünde Olan Rabbinin
hoşnutluğunu kazanabilmeyi samîmî bir ciddîyetle isteyerek ve sebatla arama
gayreti içinde vermelidir! Bir başka deyişle: kişinin yanında bir nîmet elde
etmeyi umduğu o “biri” Yüceliği Herşeyin Üstünde Olan Rabbi
ve o “nîmet” yalnızca O’nun hoşnutluğunu kazanabilme samîmî çabası olursa, onun
servet kapsamına giren neyi varsa onu vermesi aslî hedefine ulaşır: onu
arındırır!
وَلَسَوْفَ يَرْضٰى
92 el-Leyl 21 Ve/andolsun ki, kesinlikle pek yakında râzı olacak!
Ve andolsun ki, kesinlikle pek yakında servet kapsamına giren neyi
varsa onu yalnızca Yüceliği Herşeyin Üstünde Olan Rabbinin hoşnutluğunu kazanabilmeyi samîmî bir ciddîyetle
isteyerek ve sebatla arama gayreti içinde vermiş olan kişi, ALLAH’ın kendisine bahşettikleriyle
hiç eksiği olmayan, fazlasını da asla
aratmayan, dolayısıyla tam ve dengeli bir tatmin sağlayan mutluluk içinde
olacak!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.