20 Şubat 2015 Cuma

MİNHAC TV - AÇIK YOL SOHBETİ 005








فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعٖينَ

74 el-Muddessir 48 Artık fayda vermez onlara şefaati o şefaatçilerin!

Artık fayda vermez onlara şefaati/bir kişiye yardımcı olmak, onu başına geleceklerden kayırmak için, o kişinin yerine ricâda bulunan biri olarak bir başkasına katılma gayreti o şefaatçilerin/bir kişiye yardımcı olmak, onu başına geleceklerden kayırmak için, o kişinin yerine ricâda bulunan biri olarak bir başkasına katılma gayreti ortaya koymaya çalışanların!

 Maddî ya da mânevî suçlar işleyerek, günahkârlığı alışkanlık hâline getirmiş olanlara dünya hayatlarında o Hesap Günü geldiğinde şefaatte bulunacaklarını, yâni onları başlarına gelecek felâketlerden kayırmak için, ricâda bulunacaklarını ve bu ricâlarının da kabûl edileceğini söyleyip durmuş olanların artık hiçbir faydası olmaz onlara!

فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضٖينَ

74 el-Muddessir 49 Artık ne oluyor onlara ki, o tezkirattan yanlarını göstererek yüz çeviriyorlar?

Artık ne oluyor onlara ki, o tezkirattan/zihinde her an diri tutularak hatırlanması gerekeni hatırlatandan yanlarını göstererek yüz çeviriyorlar?

Artık onlara ne oluyor ki, o zihinde her an diri tutularak hatırlanması gerekeni hatırlatan vahiyden onu hiç umursamadan yüz çeviriyorlar?


كَاَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌ

74 el-Muddessir 50 Onlar sanki olmuş ürkmüş eşekler,

فَرَّتْ مِنْ قَسْوَرَةٍ

74 el-Muddessir 51 kaçan bir aslandan!

kaçan gücüyle üstün gelen bir aslandan!

Onlar böyle davranmakla gücüyle üstün geleceğini bildikleri bir aslandan kaçan ürkmüş eşeklerin tavrını sergiliyorlar!


بَلْ يُرٖيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ اَنْ يُؤْتٰى صُحُفًا مُنَشَّرَةً

74 el-Muddessir 52 Ne var ki, irâde etti bütün erkekler onlardan verilmesini kendilerine, bir suhûfun yayılmış!

Ne var ki, irâde etti/bu arzularının gerçekleşmesi için gereken her türlü çabayı sarfedip, her türlü hükmü verdi bütün erkekler onlardan/bu bağlamda, mecâzen: onların hepsi verilmesini kendilerine, bir suhûfun/yazılı belgelerin yayılmış!

Ne var ki, onların hepsi de kendilerine, kendileri için yayılarak açılmış, yâni, özel olarak hazırlanmış yazılı belgelerin verilmesini ısrarla istedi ve bu arzularının gerçekleşmesi için gereken her türlü çabayı sarfedip, her türlü hükmü verdi!

كَلَّا بَلْ لَا يَخَافُونَ الْاٰخِرَةَ

74 el-Muddessir 53 Hayır! Siz öyle zannetmeseniz bile, bu kesinlikle böyledir! Hayır, tam tersi! Asla korkmazlar âhiretten!

Hayır! Siz öyle zannetmeseniz bile, bu kesinlikle böyledir! Hayır, tam tersi! Asla korkmazlar âhiretten/beşerî ölümden sonraki ebedî  hayattan!

Hayır! Siz öyle zannetmeseniz bile, bu kesinlikle böyledir! Hayır, tam tersi! Maddî ya da mânevî suçlar işleyerek, günahkârlığı alışkanlık hâline getirmiş olanlar beşerî ölümden sonraki ebedî  hayattan asla korkmazlar!


كَلَّا اِنَّهُ تَذْكِرَةٌ

74 el-Muddessir 54 Hayır! Siz öyle zannetmeseniz bile, bu kesinlikle böyledir! Şu kesin bir gerçek ki o, bir tezkiredir!

Hayır! Siz öyle zannetmeseniz bile, bu kesinlikle böyledir! Şu kesin bir gerçek ki o/bu bağlamda: mubârek Kur’ân, bir tezkiredir/zihinde her an diri tutularak hatırlanması gerekeni hatırlatan bir vâsıtadır!

Hayır! Siz öyle zannetmeseniz bile, bu kesinlikle böyledir! Şu kesin bir gerçek ki mubârek Kur’ân, zihinde her an diri tutularak hatırlanması gerekeni hatırlatan bir vâsıtadır!

فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ

74 el-Muddessir 55 Artık kim isterse zikretsin onu!

Artık kim isterse zikretsin onu/zihninde her an diri tutarak hatırlayacak şekilde ders alsın ondan!

Artık kim isterse, mubârek Kur’ân’ın bildirdiklerinden onları zihninde her an diri tutarak hatırlayacak şekilde ders alsın!


وَمَا يَذْكُرُونَ اِلَّا اَنْ يَشَاءَ اللّٰهُ هُوَ اَهْلُ التَّقْوٰى وَاَهْلُ الْمَغْفِرَةِ

74 el-Muddessir 56 Ve/Andolsun ki, zikretmezler, illâ/ancak eğer isterse ALLAH! O’dur, ehil olan takvâya ve/andolsun ki, ehil olan mağfirete!

Ve/Andolsun ki, zikretmezler/zihinlerinde her an diri tutarak hatırlayacak şekilde ders alamazlar, illâ/ancak eğer isterse ALLAH, hâriç! O’dur, ehil/bu bağlamda: lâyık olan takvâya/kendisine karşı sorumluluk bilinci taşınarak bu sorumluluk bilincini taşımanın gereklerini büyük bir titizlikle yerine getirmeye azmedilmesine ve/andolsun ki, ehil/bu bağlamda: yetkili olan mağfirete/kulunu rahmetiyle sarmalayıp azâba uğramaktan korumaya!


Ve andolsun ki, ALLAH istemedikçe, yâni İlâhî Hikmetten kaynaklanan İlâhî Sebeb-Sonuç İlişkisi olan Sünnetullâh’ın değişmez kuralı gereği zihinlerinde her an diri tutarak hatırlayacak şekilde ders alamazlar mubârek Kur’ân’dan!  Kendisine karşı sorumluluk bilinci taşınarak bu sorumluluk bilincini taşımanın gereklerini büyük bir titizlikle yerine getirmeye azmedilmesine lâyık olan da, kulunu rahmetiyle sarmalayıp azâba uğramaktan koruma yetkisine sahip olan da ancak O’dur! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İzleyiciler