13 Haziran 2010 Pazar

"BESMELE" ve dolayısıyla "İSTİ'ÂZE" BÂBINDA...

Bismillâhirrahmânirrahîm

Ulemânın çoğunluğuna göre, mubârek Tevbe Sûresi hâriç bütün sûrelerin başında yer alan besmele, mubârek Fâtihâ Sûresinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bundan dolayı 1. âyet-i kerîme olarak numaralandırılmıştır. Diğer mubârek sûrelerde ise besmele âyet olarak numaralandırılmaz. [MA]

Eğer mubârek Kur'ân'ı muhteşem "site" kabul edersek, mubârek Fâtihâ Sûresi bu muhteşem "site"nin ana kapısı, besmele de o ana kapının anahtarıdır.
Besmele, Âlemlerin Rabbi Allah'la, celle şânuhu ve Âlemlerin Rabbi Allah'lı, azze ve celle, yapmaktır.
Besmele, Âlemlerin Rabbi Allah'a, celle şânuhu, "Sahip olduğum herşeyi Senin bana bahşettiğinin farkındayım ve Senden bağımsız bir varlık alanı düşünmüyorum!" demektir.
Besmele, eylemle alâkalıdır. Zira besmele çeken biri, bir eyleme, girişiyor, bir işe başlıyor demektir. Dolayısıyla besmele, İslâm ahlâkının bir "eylem ahlâkı" olduğunu gösterir.
Şeytândan uzak olduğunu isti'âze ile - yani, "e'ûzûbillâhi mineşşeytânirracîm" ("Şiddetle {recmedilerek} kovulmuş şeytândan, yani, onun bana yapacağı ve sürükleyeceği her türlü kötülükten ve tehlikeden Âlemlerin Rabbi Allah'a, celle şânuhu, sığınırım!") diyerek ikrar - yani, kabûl ve tasdîk etmeyen, besmele ile Âlemlerin Rabbi Allah'ın, azze ve celle, yardımını celbedemez. Kötülüğe buğz etmeden - yani, kin ve nefretini dile getirmeden, iyiliğe muhabbet edilmez. Bu yüzden mubârek Kur'ân'la bütünleşmek için onu okuyacak kişinin yapması gereken ilk hazırlık isti'âzedir. Bu Kur'ânî bir emirdir:

Bismillâhirrahmânirrahîm
Artık ne zaman Kur'ân'ı (anlamak niyetiyle bilinçli olarak zihnine nakşetmek üzere) okursan, hemen o (şiddetle - yani, recmedilerek) kovulmuş şeytândan Allah'a sığın! (16 Nahl 98)

Zira kalbleri evirip çeviren, fermân dinlemeyen gönüle fermân dinleten Âlemlerin Rabbi Allah'tır, celle şânuhu.
İsti'âze, akleden kalbe aldırılan mânevî abdesttir.
İsti'âze, aklî bir eylem değildir: "iç telkîne dayalı kalbî bir eylem"dir. Bilinçten çok bilinçaltını inşa eder. "Vahiy-Akıl Diyalogu"na yönelik iç saldırıları önlemek için alınacak her türlü önlem isti'âze kapsamına girer. Şeytân bu saldırıyı kendi gücüyle yapmaz, insanın, ona kendi irâdesinden aktardığı güçle yapar {Tıpkı AİKİDO'nun ana fikri ve yöntemi gibi! [MEN]} [Mİ]
Mubârek Kurân, Âlemlerin Rabbi Allah'ın, azze ve celle, öngördüğü mânevî ve ahlâkî değerlerin nihâî kaynağı ve dolayısıyla "iyi"nin ve "kötü"nün ne olduğunu ortaya koyan değişmez bir ölçüdür. Ne var ki insan, yapısı gereği, her zaman vahiy yoluyla ortaya konan mânevî/ahlâkî ölçülerin gerçek değerini sorgulama ya da onlara şüpheyle yaklaşma eğilimindedir; bunun içindir ki mubârek Nahl Sûresinin 98. âyet-i kerîmesiyle Mü'min Müslümanlara, İlâhî Kelâm'ı okuyacakları yahut onun üzerinde düşünecekleri zaman, mubârek Kur'ân'ın "şiddetle (yani, recmedilerek) kovulmuş şeytân" olarak isimlendirdiği varlığı - bir mânâda da, insanın kendi rûhunda ve toplumsal çevresinde bulunan ve onu ahlâkî ilke ve endişelerinden koparıp Âlemlerin Rabbi Allah'ın, celle şânuhu, uzaklaştıran her türlü güç ve saikin - ayartmalarına, fısıltılarına karşı Âlemlerin Rabbi Allah'ın, azze ve celle, mânevî desteğine başvurması öğütleniyor. [MA]

Remizler
[MA] merhûm üstâd Muhammed Esed
[Mİ] üstâd Mustafa İslâmoğlu

{devam edecek inşaallah...}

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İzleyiciler